Belediye Başkan aday adayı Metin Torun: Beykozlu artık mazeret duymak istemiyor

Ak Parti Beykoz Belediye Başkan aday adayı Metin Torun’la gazetemizin son sayısındaki “ Küçüksu’daki İBB Rezilliği” şeklindeki manşetimiz üzerine başlayan sohbetimiz, doğaçlama (spontane) bir söyleşiye dönüştü. “ Beykozlu artık mazeret duymak istemiyor” diyen Torun, ilçenin katlı otopark alanlarının oluşturulması noktasında başarısız olduklarını kaydederken,Kavacık’ta Belediye eski Başkanı Alaattin Köseler döneminde bir inşaat faciası yaşandığının altını çizdi.

Belediye Başkan aday adayı Metin Torun: Beykozlu artık mazeret duymak istemiyor
21 Aralık 2013 - 19:00

Ak Parti Beykoz Belediye Başkan aday adayı Metin Torun’la gazetemizin son sayısındaki “ Küçüksu’daki İBB Rezilliği” şeklindeki manşetimiz üzerine başlayan sohbetimiz, doğaçlama (spontane) bir söyleşiye dönüştü. 2014 Mart’ında Beykoz Belediye Başkanlığı görevi için 10 yıldır yürüttüğü Belediye Başkan Yardımcılığı görevinden istifa ederek aday adayı başvurusunda bulunan Metin Torun ile Küçüksu Mesire Alanı, mülkiyet sorunları, ilçenin planları, imar,  hayalindeki Beykoz ve daha birçok konuda sohbet ettik. Açıklamalarında, Beykoz Belediye Başkanı’nın nereli olduğuna bakılmaksızın tüm ilçe sakinlerini temsil ettiğine işaret eden Metin Torun, yörecilik üzerine siyaset yapılmasını eleştirdi. Torun, Ak Parti Beykoz İlçe Başkanı Adem Sefer’in, Belediye Başkan yardımcılılarının 2014 Mart seçimleri için istifa etmeleri ile ilgili olarak, “ şık olmadı” şeklindeki yorumunu da İstanbul Flaş’a değerlendirdi.  “ Beykozlu artık mazeret duymak istemiyor” diyen Torun, ilçenin katlı otopark alanlarının oluşturulması noktasında ise başarısız olduklarını kaydederken, Kavacık’ta Belediye eski Başkanı Alaattin Köseler döneminde bir inşaat faciası yaşandığının ise altını çizdi. 

İBB’den devralınan yerlerin tapularının imarlı olmadıkları eleştirisi konusunda ne diyor? Beykoz, plazalar ile dolacak mı? Yeşil bir Beykoz’da yaşıyor olmamıza rağmen,  Beykozlu park özlemi çekiyor, parklarımız çoğalacak mı?  İnsanların yürüyüş alanı olarak sahilden daha çok yararlanabilmeleri mümkün mü? Maddi durumu olmayanlara, konut edinmede destek sağlanacak mı? 10 yıla yakın Belediye Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş olması, yerel seçim sürecinde kendisi için bir avantaj mı, yoksa dezavantaj mı? Beykoz Belediyesi’nin köylerin mahalleye dönüşmelerinin altından kalkamayacağı yönündeki eleştiri konusunda ne diyor?

Bu ve daha birçok sorunun cevabı, röportajımızda…

“Küçüksu’da İBB rezilliği” manşetiniz yerine, Küçüksu’da artık yeter” manşeti daha iyi olurdu!

Küçüksu Çayırı,  hakikaten bir talihsizlik yaşıyor. Bu talihsizlik, bu dönemde aşılması gereken bir şeydi ama aşılamadı hâlâ. Biliyorsunuz, Küçüksu Çayırı’nın parçalı bir mülkiyeti var. Çayır’ın bir Büyükşehir Belediyesi’nin uhdesinde olan bölümleri var, bir de Marmara Üniversitesi’ne ait olan bölümleri. İlk başlarda, 2009- 2010’lu yıllarda Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek, Marmara Üniversitesi ile bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmaya göre, Rektörlük, arazinin ‘aslına kavuşması’ anlamında Beykoz Belediyesine yetki vermişti. Ve bu yetki ile de biz projeler hazırlamıştık. Ancak her şey hazır vaziyette iken, 3. Köprü ( konusu gündeme geldi) ve Çayır’ın Köprü ile ilgili kullanımı olabileceği düşüncesiyle, Karayolları bizi bekletti. Biz o zaman gerçekten çok güzel bir proje hazırlamıştık. Maliyetlerini de çıkartmıştık. Yaklaşık 2 buçuk milyon TL maliyet ile biz oraya çok güzel bir şey yapmayı düşünüyorduk. Aynı zamanda Büyükşehir Belediyesi’nden de Çayır üzerindeki mevcut mülkiyetinin ( Beykoz Belediyesi’ne) tahsisini istemiştik; onlar da vermişlerdi. Dolayısıyla hem İBB’den, hem de Marmara Üniversitesi’nden tahsisi alan Beykoz Belediyesi, projesini buraya uygulayacaktı. Bu proje buraya uygulandığında çok güzel olacaktı. İhaleye de hazırlanmıştık. Ancak bizi o zaman durduran husus, daha önce de belitmiş olduğum gibi, Çayır’ın 3. Köprü çalışmaları sırasında tekrar kullanılabileceği endişesi oldu.

Rektör değişince, tahsisi de kaldırdı

Sonra ise Marmara Ünivesitesi’nde rektör değişikliği oldu. Rektör değişince ise yeni rektör, (daha önceki rektör tarafından verilen) tahsisi kaldırdı. Yeni rektör, tahsisi kaldırdığı gibi, Anadoluhisarı İdman Yurdu Spor Kulübü’nün yerini de yıktı. Belediye Başkanımız ile rektör  anlaşmazlığa düştüler ve bu, uzun sürdü; bugünlere gelindi. Gelinen noktada ise Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, ‘ Büyükşehir işin içinde olursa, biz buranın tekrar tahsisini düşünebiliriz” dedi. Büyükşehir Belediyesi de çok güzel bir proje yaptı. O projenin uygulamaya geçmesi için bence bir engel de kalmadı ama projenin ilgili kurullardan geçip ihale edilmesi aşaması var, bu da uzun sürüyor. Önümüzdeki senelerde bu parkımızın da aslına kavuşacağına ve İstanbul için de çok önemli olan bu alanın Beykozlulara ve İstanbullulara kazandırılacağına eminim.

Küçüksu’da artık yeter!

Ama kısmetsizlik, talihsizlik… Şuraya bakın ki, 2009 yılının Eylül aylarında hazırlamış olduğumuz bir proje, bugünlere kadar hala yapılamamış oluyor. Bugün Büyükşehir Belediye’mizin burayı yapmasını bekliyoruz. Gazetenizin son sayısında, ‘ Küçüksu’da İBB rezilliği’ başlığı atmışsınız. Siz de haklı olarak uzun sürdüğü için bir yerlere (gönderme) yapmışsınız ama Büyükşehir Belediyemizin kesinlikle burada bir rezilliği yoktur; kendilerine biz çok müteşekkiriz. Parçalı bir mülkiyetten dolayı bir şey yapamıyorsunuz. Mevcut Belediye Başkanı da bundan dolayı çok sıkıntı yaşadı. Biz tam tersine Büyükşehir Belediyemize teşekkür ediyoruz. Büyükşehir Belediyemizin de desteğiyle buranın çok güzel bir alan haline gelmesi noktasında önemli bir aşamaya gelindi. Söz konusu protokolü Marmara Üniversitesi’nin de imzaladığını biliyorum ben. Yani, İ.B.B’nin burayı ihale edip başlaması için hiçbir engel kalmadı. Dolayısıyla bu başlığınızı bence, ‘ Küçüksu’da artık yeter’ olarak atsaydınız, daha anlamlı olurdu! ‘ Yeter artık Küçüksu Çayırı’mızı istiyoruz.’ Haklısınız, doğru. Ama ben burada da artık sona gelindiğini düşünüyorum.

Beykozlu artık mazeret duymak istemiyor

Güzelleştirilmesi ve Beykoz’la ilgili çabaların ortaya konması anlamında Beykoz, Ak Parti belediyeciliğinde inşallah çok güzel şeylere gebedir. Artık hiçbir mazeret yok! Mazeretsiz üretimler başlayacak. ‘ Beykoz gibi sorunlu bir bölgede mazeretsiz üretim mümkün mü?’ diye soruyorsunuz, çok haklısınız. Ama örneğin, Küçüksu Çayırı için artık bir mazeret kalmayacak diye düşünüyorum. ‘ Mazeretsizlik’ten kastettiğim bir şey daha var: Beykoz’un planları onaylanacak. Onaylanan planımız var mı bizim; işte ben onaylanan bu planlara göre tasarımımı ve imalatımı yapacağım. Beykozlu artık bu mazeretleri duymak istemiyor. Kurullardan artık sıkıldık. Benim imar planlarım benim anayasamdır, rehberimdir ve onaylandığı takdirde de, oraya ne uygun görülmüş ise ben onu yapacağım. Oraya sor, buraya sor… Bu, sadece tarihi eser ve çok özel (durumlar) hariç (olmaya devam edecektir tabii). Onun dışına boş bir arazi üzerinde imar planlarında park deniyorsa biz bunu yapacağız; yok oraya sor, buraya sor, 40 tane yere sor (olmuyor)… Bunun artık ‘orası burası’ olmayacak.

Beykoz’da güçlü bir orta sınıf oluşturmak zorundayız

Beykoz’un kamusal açık alanlara ihtiyacı var. Yani kamunun bilâbedel yani hiçbir ücret ödemeden kullandığı alanlara. Meydanlar, parklar, yürüyüş yolları gibi. Beykoz, İstanbul’un akciğeri. Hem kendi (yerel insanı,) hem de diğer bölgelerden gelen insanlarla bir Beykoz oluşturmak anlamında çok vizyonel projelerinin hazırlanması lâzım. Beykoz, önümüzdeki dönem güzel projelere, yatırımlara açık olacak. Bunu iyi yönetebilirsek, Beykoz’a dışarıdan da belli imkânları olan güçlü bir orta sınıf oluşturmak durumundayız. Çünkü Beykoz’da ekonomik döngü gerçekten çok kötü, çok zayıf. Ben oluşacak bu orta sınıf ile birlikte gelirin alt gelir gruplarına dönmesinin sağlanması gerektiği düşünüyorum. Servet ve güç sadece zenginlerin elinde dönen bir imkân değil, orta sınıfın da, yoksulların da eline geçip faydalanabileceği bir şey olsun.

Tek derdim, Beykozlunun durumunu iyileştirecek çözümlere ulaşmak

Acarkent veya Beykoz Konakları örneklerini ben orta sınıf olarak görmüyorum. Belki içlerinde orta sınıfa girenler de var ama buralar orta sınıfın biraz daha üstü (yerler.) Beykoz’da insanlarımızın gelir düzeyi düşük; ben orta sınıf derken, 5 bin, 7 bin TL’den başlayıp 30- 40 bin TL’lere kadar giden bir aylık gelirden bahsediyorum. Böyle bir ortamda ne oluyor? İnşaat da oluyor, satışlar da oluyor, ticaret dönüyor… Bu anlamda Beykoz’un emekli, esnaf sınıfı veya bunların çocukları da bundan yararlanıyor. Beykoz’da şöyle güçlü bir alışveriş koridorumuz var diyebilir misiniz? Bayramlarda, özel günlerde, yılbaşlarında alışverişlerin cıvıl cıvıl yapıldığı bir yer var mı? Markalar geliyor; gelmesi ile gitmesi bir oluyor. Bu, Beykoz’da orta sınıfın olmamasından kaynaklanıyor. Bu konuda çok büyük bir sıkıntı var. Şu an Kavacık’ımızın önemli iş merkezleri çok potansiyel ama tamamen yemek sektöründen başka bir sektörün çalışmadığını görüyoruz. Yemek sektörü deyince de dönerci türünde yerler var… Yani markaların Beykoz’da tutunma şansı yok denecek kadar az. Benim derdim, Beykoz’daki insan. Yoksa zengin, her bir şekilde sıkıntısını çözüyor. Ama ben bir Beykozluyum, Beykoz’da yaşıyorum. Benim derdim, Beykozlunun durumu nasıl iyileşir yönünde. ( Kafamdaki) tüm bu konseptler de bu yararı sağlamaya yönelik. 250 bin nüfus ciddi bir nüfustur. Ancak bu nüfusun ticari potansiyel çok (düşük.)

Esnafımız Beykoz’da sıkıntılı

Bir de şunu çok önemsiyorum. Beykozluyuz; Beykoz’da alışveriş yapalım. Ne olursa olsun. Giyim, kuşam, mobilya sektöründe hep dışarıdayız. Bunu yapmayalım. İlçemizde bu imkânlar var. ( Aday gösterilerek, Beykoz Belediye Başkanı olduğum takdirde) ne yapacağız, edeceğiz, ‘ esnaf yılı’ diyeceğiz ve esnafımıza her tür kolaylığı sağlayacağız. Bizim bu insanları güçlendirmemiz lazım. İnsanlarımızın yüzü gülsün. Ben, Beykoz esnafının elini sıkıp yüzlerine baktığımda ve kendilerine ‘ işlerinin nasıl olduğunu’ sorduğumda, ‘ Allah’a şükür’ diyen çok insana rastladım. Burada önemli olan şu; bu esnaf açtığı bu yerin kirasını ödeyebiliyor mu? Elemanlarına rahatlıkla maşını ödeyebiliyor mu? Ben mutlu olanı da gördüm, belki bizi kırmamak için bir şey söylemeyeni de gördüm, nadiren ‘ işimiz kötü’ diyeni de duydum ama ben biliyorum ki, Beykoz’daki esnafımız sıkıntılı.

Bir ilçe düşünün ki, 10 yıl geçmiş aradan hâlen planları yerine oturmamış!

Ben 2004 yılında Beykoz’a geldim. Bir ilçe düşünün ki, 10 yıl geçmiş aradan ancak planları hâlen yerine oturmamış! Çavuşbaşı 1999 yılında belde ilân edildi ama o yıldan bu yıla hâlâ planlarını oturtamamış. Şanssızlık da bu kadar mı olur? Maalesef öyle. Çavuşbaşı’nı su ve SİT alanı olması, Beykoz’un tamamının SİT alanı olması, öngörünüm olması nedeniyle planlar bin bir türlü badirelerden geçerek yapılıyor. Şu an son duruma gelince: Birinci etap dediğimiz Boğaziçi geri görünümü ile köyler arasında kalan bölgedeki SİT planlarının hem 5 bin’lik, hem de bin’lik planları revize edildi. Biz, planlama konsepti açısından Büyükşehir’in denetiminden çıktık. Tamamen Çevre Bakanlığı’na bağlıyız. Planlarımız burada onay aşamasında. Aralık ayı Belediye Meclisi’nde Boğaziçi Geri Görünüm Etkilenme Bölgesi dediğimiz bölgenin planları Meclis’ten geçti.  Tokatköy’den Yenimahalle’ye kadar olan planlar Meclis’ten geçti ve Çevre İl Müdürlüğü'ne gönderildi. Bu da onaylandığı takdirde, Beykoz’un yerleşim planlama süreci tamamlanmış olacak. Geriye neresi kalacak? Çavuşbaşı bölgemiz ve köylerimiz. Bu da önümüzdeki dönemde sürecek olan çalışmalar.

2B gelirleri, Beykoz’u ciddi anlamda bir yerlere taşıyacak

Köyler İBB’ye bağlı iken de biz oralarda hizmet yapıyorduk. Ama İBB ağırlıklı olarak hizmet veriyor. Artık ( yeni Büyükşehir Yasası ile) köylerin iç yolları ve tüm alt yapı hizmetlerinin ilçe belediyeleri tarafından yapılma zorunluluğu geliyor. Bu ilçe belediyesine yük getirir mi? Bence çok büyük getirmez. Beykoz Belediyesi olarak Beykoz’da zaten bu işleri yapıyorduk. Ama örneğin Riva’da çok korkunç bir imara açık arazi var. O alanlarda yolları yapmak çok ciddi bir yük getirecek. Diğer köylerin çok büyük bir yük getireceğini zannetmiyorum. Zaten Büyükşehir Belediyesi gene yanımızda, gene destek olacak bize her zaman olduğu gibi. Özellikle 2B sürecinde Beykoz Belediyesi’nin devraldığı önemli bir kaynak oluşacak. Bu kaynağın ve köylerde oluşacak imar konsepti ile birlikte (oluşacak kaynağın) çok ciddi manada bir ekonomik katkı sağlayacaklarını umuyoruz. İmar hareketleri ve 2B gelirleri, bence Beykoz’u ciddi anlamda bir yerlere taşıyacak. Önemli bir katkı da, 2B’deki alanların gerçek değerleri ile emlak vergisi ödeyecek olmaları. Bu da önemli bir katkı. Daha önce de ödeniyordu ama vatandaş ne beyan ediyorsa onu alıyordunuz; 2B’nin yasal bir vergisi yoktu.

Sadece bu gelirler ile Beykoz’un fazla bir şansı yok

Beykoz Belediyesi’nin geliri şu anda 55 milyon TL’yi geçmeyen standart bir gelirdir. Bunun 25 milyon TL’si vergilerdir, 20 milyon TL’si de İller Bankası’nda gelen gelirdir. Siz bunun üzerine ne koyabiliyor iseniz, onunla bir şey yapabiliyorsunuz zaten. Yoksa sadece bu gelir ile bir şey yapmaya çalışırsanız, Beykoz’un fazla bir şansı yok. Ben, önümüzdeki dönemde Beykoz’un gelirlerinin artacağını düşünüyorum.

Sağ olsun ana muhalefet partisi…

İmarsız tapu kuşkusuz istenmeyen bir şeydir ama Beykoz gibi önemli bir bölgede, vatandaşın da ısrarla tapu beklentisi olduğu bir bölgede, ben en azından bir hak sahibi olunması anlamında bu şekilde (de olsa) tapuların verilmesini doğru buluyorum. Vatandaşlarımız tapularını alsınlar. Vatandaşlarımızın ‘buradan kovuluyoruz, atılıyoruz’ şeklindeki düşüncelerinin önüne geçecek olan en önemli şey nedir; bu tapulardır. Tapu veremezsin, ana muhalefet partisi sağolsun, ‘tapu vermediler’ der, tapu veriyorsun bu sefer de ‘vay efendim böyle veriyorsun’ der! Bunlar hakikaten boş şeyler. Büyükşehir Belediyesi’nden Beykoz Belediyesi’ne devredilen parsellerde, insanların fiili yerleştikleri alanların ölçümleri yapıldı. Bu alanlar ile ilgili tapuları müstakil olanların tapuları müstakil, hisseli olanların ise hisseli veriliyor. Bu da en azından insanları rahatlatıyor.  Bu şunu doğuruyor; ‘ ben artık yerimde rahat rahat oturabilirim. Bir değişiklik yapacaksak, bir düzenleme olacak ise, ben burada bir hak sahibiyim, çıkarırım tapumu gösteririm; hakkımı hukukumu kullanırım.’ Bu arada biliyorsunuz, Özel Proje Alanı ilan edilen 9 mahallede, sayın Belediye Başkanı imarlı tapu vereceğini söyledi. Yani, donatı payları kesilmiş olarak (vatandaşa verilecek.).

Mevcut belediye başkanımız ile göreve gelen bir belediye başkan yardımcısı değilim

( Belediye Başkan yardımcılarının istifa ederek, aday adayı olmaları ile ilgili olarak İlçe Başkanı Adem Sefer’in ‘ şık olmadı’ şeklindeki yorumunun hatırlatılması üzerine) kendi açımdan söylüyorum, ben mevcut belediye başkanımız ile beraber, onunla birlikte göreve gelen bir belediye başkan yardımcısı değilim. Onunla birlikte gelseydim, onunla birlikte başkan yardımcılığı görevine başlamış olsaydım, (istifa etmem) belki şık olmayabilirdi ama (öyle bile olsa) bu, demokratik bir haktır. Ben devlet memuru bir başkan yardımcısıyım; üstelik de 10 yıldır Beykoz’da başkan yardımcısıyım. Ben kendimce daha makul bulduğum bir yolu seçtim. Bu bir avantaj mıdır? Kuşkusuz. 10 yıldır Beykoz Belediyesi’nde görev yapmak çok önemli bir avantaj. Bu bakımdan diğer bazı adaylardan çok daha avantajlı bir durumdayım. Ama bu tercih sebebi olarak nasıl algılanır, onu kamuoyunun iltifatı ( belirleyecek.)

2004’te Beykoz’da yönetime geldiğimizde Kavacık’ta bir inşaat faciası vardı

2004 yılında Beykoz’da yönetime geldiğimizde Kavacık’ta bir inşaat faciası vardı. Dehşet bir faciaydı bu. Şu karşıda gördüğünüz 3 katlı bina eğer Alaattin Köseler döneminde yapılsaydı, 8 katlı, 10 katlı olurdu. Hiç hatırlamak bile istemediğim çok kötü bir dönemdi o dönem. Büyük bir talihsizlikti. Öyle inşaatların yapıldığı, bodrumlara da asla otopark konulmadığı bir bölgede biz yine de arabalarımızı çekecek bir yer bulabiliyorsak, ne âlâ!

Beykoz’un çok acil olarak otoparklara ihtiyacı var

Beykoz’da Kavacık bölgesinde çok ciddi bir otoparka ihtiyaç var. Bunun da acilen birtakım yerlerde katlı otoparklar yoluyla çözülmesi ( gerekiyor.) Örnek vermek gerekir ise, Limak Otel’in hemen karşısında 8 kat parklı otopark yapabileceğimiz bir alan imar planlarında mevcut. Yine Kiler’in yan tarafındaki bir alanda bir katlı otopark imkânımız var. Yine yönetmeliklerimizin bize verdiği yetkiye göre, yeşil alanların altına rahatlıkla otopark yapabiliriz, bunu hayata geçirebiliriz. Mevcut Kavacık parkımızın altından bahsediyorum. Bu parkı yeniden yapmak şartıyla, böyle bir alan da oluşturabiliriz. Göksu Evleri’ne çıkılan o yeşil boşluklarda yine böyle bir şey yapmak mümkün olabilir. Buranın altı otopark üstü yeşil alan şeklinde değerlendirebilir. Beykoz Pazarımızın altında 400- 500 araçlık bir otopark dizaynı var. Bunlar hemen hemen Beykoz’u rahatlatıcı olur diye düşünüyorum. Ama şu an için evet, Beykoz ve Rüzgarlıbahçe’nin çok acil otopark alanına ihtiyacı var.

Otopark alanı için metrekaresi 5 milyon TL’ye istimlak bedeli

‘ Peki, bunlar bu güne kadar neden olmadı?’ diye soruyorsunuz. Rüzgarlıbahçe’de 2. El Oto diyebildiğimiz bir yer var. Orada Aras Kargo’nun (yaptırdığı okulun) yan tarafında ( bazı vatandaşlarımıza ait) birkaç tane bölgede Belediye başkanımızın bu yönde bir girişimi oldu. Alt katında ciddi boyutta 3- 4 katlı bir otopark, üst katında iş yeri olan bir yer. Bu alanların hepsi toplanarak, meydana gelecek büyük bir alanda böyle bir otopark yapmak için bir girişim söz konusu oldu. En somut girişim buydu. Burada 200 metrekare yeri olan vatandaşlar  var. Oradaki arsa sahipleri mahkeme kanalıyla çok büyük rakamlar çıkarttılar. Bundan dolayı kaldı bu iş. Hakikaten çok absürd rakamlardı. İstimlak bedeli olarak metrekaresi 5 milyon TL! Bu da çok büyük bir rakamdı. Bir de Kiler’in yanındaki boşluk için asansörlü otopark planı (düşüncesi) vardı. Firmalar gelip gitti ama yapılamadı.

Bu konuda başarısız olduk diyebilirim

Katlı otoparkların yapımından Büyükşehir Belediyesi sorumlu. Şu an, bugün bile olsa başlanıp yapılabilecek olan Limak Oteli’nin karşısındaki katlı otoparkın yeri hazır. Bu yeri Büyükşehir Belediyesi’ne verdik ama onda da maalesef başarılı olamadık. Bu konuda başarısız olduk diyebilirim, doğru söylüyorsunuz. Gayret gösterilmedi desem yanlış olur ama başarılı olunmadı maalesef.

( Yönetimimde) 5 yıl sonra Beykoz’da çok numune yerler ortaya çıkacak

Ben mühendis ve kent yönetim uzmanıyım. 25 – 30 yılım belediyecilik ile geçti. Beykoz, 5 yıl sonra tamamen değişecek diye bir şey yok. Eminim bu süre içerisinde Beykoz’da çok önemli, çok numune yerler ortaya çıkacak. Bu numuneler ile tamamıyla varlıklı ailelerin, çok güçlü ekonomik gücü olan insanların oturduğu yerleri kastetmiyorum; zira bu zaten çok kolay ve bunlar halihazırda zaten oluyor. Acarlar, Beykoz Konakları, Soğuksu’daki siteler gibi yani … Benim kastettiğim, sosyal devlet bakış açsının da getirdiği ( gelir düzeyi düşük) insanların oturdukları mekânları güzelleştirmek. Mesele burada.  Ben orada çok güzel yerleşim imkânları oluşturacağım. Sosyal devletin olanakları ve gücü ile oradaki insanların bir yere gitmeden, çok güzel mekânlarda oturacağı bir Beykoz düşünüyorum. Siz, bundan 5 yıl sonra baktığınızda birçok noktada örnek yerleşimler, tasarımlar göreceksiniz. Ama bir şartla; hiç kimse ‘ hep bana Rabbena’ demeyecek! Toplumun hatırı, Beykoz’un hatırı için herkes fedakârlık yapacak. Rantı mantı bir kenara atacak.

Her haneye, 1 hane

Her haneye bir hane. Bir apartmanda 5 aile var ise, 5 aileye 5 daire (düşecek). Burada 10- 15 katlı bina dikelim; hayır; böyle bir şey yok. Beykoz’un konseptine uygun, 5 katı asla geçmeyecek (binalar) olacak. Yerine göre – dere gibi yerlerde- (daha fazla katlı olabilir) ama 4- 5 katı geçmeyen binalar. Sosyal donatının çok fazla olduğu, komşuluk ilişkilerinin sürdürülebildiği yerler tasarlıyorum. 2- 3 müteahidin bir araya gelerek, ‘ şuraya şunu çizelim’ şeklinde bir durum asla söz konusu olmayacak bu. Belediye’nin bütün iyi tasarımcılara, en iyi şeyi yaptırması şeklinde olacak. Temel espri ise şu; o yerlerde yoksullar ile beraber oturacağız.

Allah’tan Beykoz’un mülkiyet sorunları vardı!

Beykoz Allah’tan mülkiyet sorunları yaşayan bir bölgeydi! Eğer Beykoz mülkiyet sorunlarını bundan 30 yıl önce çözmüş olsaydı, bugün Beykozlunun çoğu belki burada olmayacaktı. Yerlerini satıp gideceklerdi. Zenginler bu yerleri bu insanlardan satın alacaklardı. Bunun önüne geçmemiz lâzım. Beykozluyum diyen herkes Beykozluya sahip çıkacak. Belediye bu insanlara sahip çıkacak ki, Beykoz’un bu demografik yapısını koruyalım.

Viyana’daki parkları asla getiremeyeceğim!

Beykoz’u hiç Avrupa ile kıyaslamayın! Belki İtalya’nın bazı bölgeleri ile kıyaslayabilirsiniz.  130 tane parkımız var ama minik minik. Beykoz tasarımında Viyana’daki parkları asla getiremeyeceğim, bunun doğrusunu söyleyeyim. Beykoz doğal olarak zaten bir park. Beykoz coğrafi konum olarak kademeli bir yer, büyük düzlüklerimiz yok bizim. Böyle büyük parklar için (alanın) düz olması gerekiyor. 230 bin metrekarelik Karlıtepe (Projesi) tamamlandığında orada bol bol gezersiniz! Küçüksu Çayırı, Beykoz Çayırı da öyle. Ben bunu Beykoz’un coğrafyasından dolayı söylüyorum. İstanbul topografik olarak Avrupa’ya benzemiyor.

Çubuklu sahilde çok güzel bir alan oluşturulacak

Beykoz’da Çubuklu İskelesi’nden Ajia Otel’e kadar çok güzel bir alan oluşturulacak. Hem rahatça balık tutacaksınız, hem de orada gezeceksiniz. Denize 10 metrelik bir platform yapılacak. Orası komple bir sosyal donatı alanı olacak. Bu, İBB’nin bir projesi.

Açık kamusal alanlar çok önemli

Ben, yerel seçim sürecinin Beykoz’a hayırlı olmasını diliyorum. Beykoz’da 10 yıldır devam eden gerçekten güzel bir belediyecilik var. Bugün Beykoz’un altyapısı tamamlandı. Beykoz’un atık suları önceden denize gidiyordu. Beykoz denizi pırıl pırıl hale geldi. Adeta Haliç haline gelen Körfez’imiz bu durumdan kurtuldu. Derelerin ıslahı yapıldı. Önümüzdeki günlerde Beykoz’u parklarıyla, açık kamusal alanlarıyla çok güzel şeyler bekliyor. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Açık kamusal alanlara ne kadar önem veriyorsanız, o kadar medenisiniz ve o kadar kent oluyorsunuz. İnşallah Beykoz güzel olacak.

Hemşericilikten fersah fersah uzak duralım

Yörecilik üzerinden siyaset yapılmasını doğru ve hoş bulmuyorum. Ben de burada Beykoz Bayburtlular Derneği’nin başkanlığını yapıyorum. Bunu sırf bir çeşni olsun diye yapıyorum. Yörecilik üzerinden siyaset yapmanın hiçbir faydası, hiçbir getirisi yok. Kalabalıktan başka bir şey değil. Beykoz siyaseti yapmak lazım. Kuşkusuz, hepimiz Anadolu’nun bir yerlerinden geldik, bunu yaşatalım ama buna da lütfen asılmayalım. Yöremizi yaşayalım ama yörecilik yapmayalım. Bundan uzak duralım. Beykozlu bütün insanları kucaklayalım, hemşericilikten fersah fersah uzak duralım.

Söyleşi: Arzu Başlantı

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum