ATIK MALZEMELERİN SANATA DÖNÜŞÜMÜ

Sema Özdemir Akbel, 30 yıldan fazla zamandır atık malzemeleri dönüştürerek sanatta kendi dilini yaratmış bir sanatçı. Evinde küçük küçük değişimler yaparak başladığı dönüştürme çalışması kartopu gibi büyüyüp sergi alanlarına, galerilere taşmış. Açtığı her sergi sanatseverlerin beğenisi kazanırken onun üretme isteğini de körüklemiş. Sema Özdemir Akbel’in sanat yolculuğu da yarattığı eserler gibi sıra dışı ve ilham verici.

ATIK MALZEMELERİN SANATA DÖNÜŞÜMÜ
15 Mart 2023 - 15:19
Asker bir babanın ikinci çocuğu olarak Artvin Borçka’da dünyaya gözlerini açan Sema
Özdemir Akbel’in yaşamı farklı şehirlerdeki askeri lojmanlarda geçmiş. Hiçbir şeyi
‘eskidi’ deyip hemen atamayan Akbel’e biriktirme, eskiyi dönüştürüp kullanmaya
devam etme alışkanlığı o zamanlardan miras. İlkokul yıllarında plastikleri kesip
birbirine yapıştıran Sema Özdemir Akbel’in sanat yolculuğu daha o yıllarda başlamış.
Akbel, şimdilerde hurdalıklardan bulduklarını  sanat eserine dönüştürüyor.



Çocukken yaşadıkları lojmanlarının etrafının çevrili olmasının hep bir sıkışıklık hissi
verdiğini söyleyen Sema Özdemir Akbel, evlenip Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne
yerleşince tekrar aynı duyguları yaşamaya başladığını belirtiyor. Akbel, bu duygudan
kurtulmanın yolunu nesneleri dönüştürmede bulmuş.

Önce kendisi için küçük küçük dönüşümler yaparak başlamış çalışmalarına. Nesneleri inceleyip onları tanıdıkça, her varlığın bir dili olduğunu keşfettikçe çalışmaları çoğalıp çeşitlenmiş. İlk zamanlar şeklini, rengini beğenmediği şeyleri yeni bir hale getirip kullanmak amacıyla dönüşüm yapan sanatçı yıllar içerisinde kendini bu yolla ifade etmeyi başlamış. 30 yıldan fazla zamandır geri dönüşüm üzerine çalışan Akbel, kırılma noktasını şöyle anlatıyor:

“Benim için milat 10 yıl kadar önce çöpten bulduğum bir prova mankenini
dönüştürdüğüm zamandır. Çöpte 60’lı yıllardan kalma bir prova mankeni buldum. Bu
manken bana çok farklı duygular hissettirdi. Her nesne gibi onun da bir dili, anlatmak
istediği bir derdi vardı. O mankenin bana anlattıklarını herkese duyurmak istedim.
Mankeni çöpten alıp atölyeye getirdim. Onu urgan iplerle bir koza gibi sarıp
sarmaladım ve kadın formuna dönüştürdüm. İplerin örgülerini açıp kadının saçlarını
yaptım. Kafasına ise bir kafes yaptım. O çalışma benim kendimi bulduğum, içimde
farklı duyguların hareket geçtiği bir işti. O manken kelimenin tam anlamıyla benim
kırılma noktam oldu.”


Atık tahtalar, metaller, çiviler, ipler, teller Sema Özdemir Akbel için mücevher
değerinde. Onlardan bahsederken gözlerinin içi parlıyor. “Hurdalıktaki her parça
benim için ayrı ayrı kıymetli. Orada kendimi mücevher mağazasında ‘Hangi değerli
taşı alsam?’ diye düşünüyormuş gibi hissediyorum” diyen sanatçı, “Orada gördüğüm
yamuk yumuk olmuş paslanmış demirler, formu bozulmuş metaller ve diğerleri beni o
kadar mutlu ediyor ki anlatamam. Her gördüğüm nesne bana ayrı bir eser için ilham
oluyor. Bazen küçük eklemeler yaparak, bazen çok farklı malzemelerle birleştirerek,
bazen de boyayarak “hurda”dan göz kamaştıran eserler yaratıyorum” diyor.

Kullandığı malzemelerin onun için ne kadar değerli olduğunu ve ufkunu açtığını
belirterek; “Aslında bu nesneleri dönüştürürken kendimi dönüştürüp iyileştiriyorum” diyen Sema Özdemir Akbel; “Her ürettiğim eser, ortaya çıkan çalışma geçmişte ruhumda açılmış
yaraları kapatmak için attığım bir dikiş. İplerle koza gibi sarıp sarmaladığım kendi
yaşamım. Kullandığım kafesler, zincirler benim görünmeyen sınırlarım. Kısılıp kalmış
olma duygusundan yaptığım eserlerle hapsolduğum geçmişimden kurtulmaya,
özgürleşmeye çalışıyorum” diye konuşuyor. 


Eserlerinin üretim sürecini anlatırken o anlara giden sanatçının üretirken yaşadığı
mutluluk sesinden hissediliyor. Her çalışması onun için ayrı bir anlam taşıyor. Hem
yaratım süreci hem de sonrasında aldığı reaksiyonlarla onun için önemli bir yere
sahip olan Liberty’in ortaya çıkışını anlatırken o günkü heyecanı yaşıyor adeta. Akbel,
o günleri şu sözlerle anlatıyor:

“Bir mağazalar zincirinin yöneticisi olan arkadaşım artık mağazada kullanmadıkları ten rengi yarım bir vitrin manken verdi çalışmam için. Bu yarım mankenden benim sergilerimin afiş yüzü olan Liberty doğdu. Yarım mankenle ilk karşılaştığımda ‘Bundan ne yapabilirim?’ dedim. Onu dinleyip anlatmak istediklerine kulak verdim. Mankeni giydirip insan formuna getirdim. Daha sonra kaynak telini kesip kesip mankenin beline bağladım. Işıl ışıl telle sardığım mankenin görüntüsü göz kamaştırıyordu. Omuzlarını sardım. Kafasına ise çevre baskına dikkat çekmek için bir kafes koydum. Çalışma bittiğinde ortaya Liberty çıktı. Liberty’in yapım süreci benim için unutulmazdır.”


Sema Özdemir Akbel gelecek ile ilgili hayalleri konusunda ise “Sanayi
kuruluşlarına gidip onların atıklarıyla çalışmalar yapmak istiyorum. Yaptığım
çalışmaları gittiğin işletmeler fabrikalarının en güzel yerinde sergilesinler. Bu eserler
oralarda çalışan insanların da hayatına dokunsun, onların da zincirlerini kırmalarına,
kafeslerini parçalayıp atmalarına vesile olsun” diye ifade ediyor.




FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum