ASALET VE ZERAFET

Polise yakalandığı zaman verdiği ifadede ki cümle gibi “ Ben, yaşamı idame ettirmekten değil yaşamaktan bahsediyorum.” diyecek kadar. Her zaman genç ve sıra dışı.

ASALET VE ZERAFET
01 Nisan 2019 - 15:12

“İHTİYAR ADAM VE SİLAH/ THE OLD MAN & THE GUN” filmi, başlığı gibi ne ihtiyar, ne de elinde silahı var. Düpedüz, hem de özlediğimiz oranda; beyefendi, kibar ve sadece arabasının torpido gözünde göstermelik silah bulunduran, 16 kez hapishaneden kaçmayı becerebilmiş, durmak bilmeyen bir banka soyguncusu aslında.

Polise yakalandığı zaman verdiği ifadede ki cümle gibi “ Ben, yaşamı idame ettirmekten değil yaşamaktan bahsediyorum.” diyecek kadar. Her zaman genç ve sıra dışı.

EMEL SEÇEN

PUAN: 7.8 / 5 Nisan 2019 Vizyon tarihi

Bir kere başrolde karşımızda, Forrest Tucker karakteri ile Robert Redford var. Tüm asaleti ile diğer karede ise her zaman beyaz perdenin zarif kadını Sissy Spacek yer alıyor. Amerikan polis teşkilatının, kendilerinin yaptığı eylemleri bulabilmek için çalışırken takmış oldukları ad ile anılan “ Giderayak hırsız çetesi”nin diğer üyeleri de tanıdık simalar. Casey Affleck,  Danny Glover, Tom Waits, Elisabeth Moss ve John David Washington.  Ve bu çete 2 yılda, 5 eyalette tam 93 soygun gerçekleştirirler.

Bu film ile jübilesini gerçekleştiren Robert Redford, 74 yaşında, bazılarına göre ihtiyar delikanlıyı canlandırıyor. Yalnız onun duruşunda ki asalet ve bankayı soyarken yüzüne takındığı gülümseme, hayatın değil de onun hayat ile dalga geçişi gibi adeta.

Film ilerleyen zamanlarında kendisini satan ekip arkadaşının; “ Neden, evin mezarlığının karşısında? Bir anlamı var mı?” sorusuna / -Düşünmedim. Diyecek kadar, ayrıntılarda boğulmak yerine bütünün gerçekliğinden kaçınmadan, adeta bir karşı kıyı gibi felsefi bir duruş sergiliyor aslında. Siyah varsa beyaz var. İyi var ise kötüde. Sizler, yaşıyor görünüp, aslında ölü olabilirsiniz. Hiç bir şey fark etmiyor, karşıdaki manzaranın mezarlık olması, çünkü orası da hayat kadar gerçek ve öteki kıyı. Ben, şu an yaşıyorum.

 Ve siz, ne yaparsanız yapın, ben istediklerimi yapacağım. Hayata gülümseyeceğim. Hiç kimseye zarar vermeyeceğim. Burada işte, ince ince bir devrimci duruş karşımıza çıkıyor. Zaten tarihe dikkat edersek, birçok devrimcinin fotoğraflarda çok güzel gülümsediğine tanıklık edersiniz. Çünkü en güzel gülenler, aslında en çok acıyı çekmiş ve bedel ödemiş kişilerdir. Boşuna bu hayatta salınmazlar. Rol kesmezler. Ve her şeyi elinden geldiğince, layığı ile yaparlar. Yaptığı iş illegal olsa da, hırsızlıktan yıllarca yatıp, 16 kez kaçmayı becerebilmiş. Polis teşkilatını şaşırtan, hiçbir delil bırakmadan sadece “çok kibardı” sözünü mağdurlara dedirten ve ülke federallerini peşinden sürükleyen ama âşık olduğu kadının, evi ipotekli olduğu için onun haberi olmadan borcunu ödemeyi isteyecek kadar centilmen.

Beklemediğiniz, hatta dünya da artık zar zor rastladığımız “efendilik ve kibarlık ve asalet” vurgularının bir hırsızda bütünleşmesi elbette absürt gelebilir. Ama karşımızda ki karakter, aracı bozulduğu için zor durumda kaldığı kadına adını sorduğunda, duyunca şaşırmadığını, çünkü bu isme yakıştığını vurgular.

Jewel, yani mücevher. İşte, asalet ve derinlik.

Kadını kafeye götürür ve onu tanımak ister. Birkaç dakika sonra peçeteye bir şeyler yazar. Kadının, okuyunca şaşkınlığı ve “ İnanmıyorum, bana mı? Ama doğru ise ispat et!” demesi üzerine. – Doğru, ama tarzım değil. Yanıtını vermesi, onun romantik bir âşık olduğunun da göstergesi.

İhtiyar Adam ve Silah, filminin ipuçları bu sahnelerle şekillenir. Jewel (Sissy Spacek), kendisine mesleğini sorduğunda, gizli der ve “bu kafeyi bir bankaya benzetsek ve garsonları da gişe memurlarına, istediğimiz şeyleri almak için saatlerce oturup bekleyebiliriz ama ben aşkının karşılığı varsa hemen almak istiyorum”, der. Çünkü gerçekte aşkın hiçbir zaman yaşı yoktur.

İzlenilen filmde Ağustos 1981’den Ekim ayına kadar süren ve mütemadiyen ilerleyen banka soygunları ve son hırsızlığına, taa ki yol arkadaşının onu satması ve kurşun yarası alarak kaçmaya çalışmasına kadar geçen süreyi ve bir yanda çeteyi. Çeteyi izleyen dedektifi ve ailesini gözlemleriz.

Dedektif John Hunt (Casey Affleck); evrensel bakış açısında kendisi beyaz olduğu halde, eşi zenci olup, soyguncuları takip yöntemini “ acaba şimdi ne yapacak?” sorusunu, çocukları ile paylaşan ve onlarında düşüncelerine önem veren idealist bir memurdur. Ne yaparsa yapsın, hiçbir şekilde haber malzemesi olmaz ve zamanla mesleğinden soğur. Yaptığı işin önemsiz olduğuna inanır ve artık arkasını dönüp baktığında, artık toplayacak bir şeyler istemez. Ne zaman ki bir soygun haberlere taşınır. TV’de bu işin peşini bırakmayacağız mesajı verir ve ana karakter Forrest (Robert Redford), soyduğu yerden bir banknot üzerine “ İyi şanslar! Giderayak çetesi” notunu düşüp bırakınca, hırs yapar. Fakat iş arkadaşları da kendisi ile dalga geçmekte hatta ve hatta bu yaşlı insanla artık vakit geçirmemesini istemektedirler. Bu arada polis ofisine bir kadından mektup gelir, mektupta Forrest’ın gençlik fotoğrafı yanında bir kadın ve bir kız çocuğu yer almaktadır. Californa’ya, Doretti’yi görmeye gider ki; orada tüm izleyenler, kendisini bırakıp gitmiş ancak yakalandığında kimlik tespiti dâhil çağırılmak istenmeyen, intikam dolu bir evlat profili görür. Bu arada görevi, dedektif Hunt’dan alıp Federallere verirler. Dedektifin karısı, eşinin kaçakları yakalamasını çok istemesine rağmen karısına umurunda olmadığını ifade eder. Karısı şaşırır. “Neyin var? Niye bulmak istemiyorsun” der?

Hunt, “Bugün, benim günüm ve karımla dışarı çıkıp eğlenmek istiyorum. Karşımda yaşlı bir adam var, evet bir zamanlar gençmiş ama hırsızmış da, der ve aslında yönetmen burada, onun Forrest’ı azat ettiğini anlatır. Çünkü gerçek kime göre gerçektir? Ne tesadüf ki o gece karısı ile dışarı çıkan dedektif ile Forrest, aynı mekânda yani Forrest’ın gözü ile gördüğü gibi mekânı, banka alanı gördüğü gibi algılamamızı sağlar. Memuru fark edip, arkasından tuvalete geçişi ve yamuk duran kravatını düzeltmesi ve Forrest’in “ düzgün giyilmek ne istediğini bilmesen de önemlidir” sözü sonrası, dedektifin kendisine ismi ile seslenip “ ben, ne istediğimi biliyorum” ve tebessümü sonrası sahne, Forrest’i satan arkadaşına evrilir.

Dedektif onu satmaz ama hayatı boyunca varlığını bildiği ya da bilmediği kızı ve çalışma arkadaşı, çete üyesi tarafından satılır. Kimse satmasa, aslında Forrest hep özgürdür, kendi yakalanana kadar. Onun için dur, durak ve sınır yoktur. O yaşamı olduğu gibi kabullenir ve yaşar. Silahsız, saldırganlık olmadan. Centilmenlik standartlarında hep aynı ölçüdedir.

Son yakalanışından bir önce, kendisini ziyarete gelen Jewel’e bir liste verir. Listede 17’ye kadar, şimdiye kadar kaçış planlarının hepsi vardır. Ama Jewel, ona kaçmamasını söyler. O da ilk defa söz dinler. Çünkü karşısında ki atları dinleyen ve gerektiğinde espri yapan, güçlü bir kadın vardır. Ona âşıktır. Terhis olur. Bir müddet evde oturur ve film, 18 ile tamamlanır.

Bir kere usta oyuncuları ve 82 yaşında ki Robert Redford’u, son kez izlemek için güzel bir deneyim. Film,  sıcak bir film. Gerçek hayat hikâyesinden yola çıkılan; Jewel’e “ KAÇIŞLARIM” diye listelediği yıllarda ki görüntüler, biz izleyicilerin Beyazperde de, Robert Redford’u tanımaya başladığımız ve bugüne kadar gelen süreci kapsaması ile de adeta şık bir jübile niteliğinde.

Jewel,( Sissy Spacek) der ki : “ Her kapanan kapının ardından, bazı şeyleri yapmak için son şansım mıydı diye düşünüyorum.”

Tüm hayatı hemen hemen hapiste geçmiş Forrest (Robert Redford) yanıtlar: “ Kapı kapanınca ben ne yaparım biliyor musun? Pencereden atlarım.”

Ve yaşamda sadece görünene değil görünenin ardında ki gerçeğe bakan insanların “mutlu” kalabildiğini de vurgular nitelikte, hafızalarda saklanası bir film.

EMEL SEÇEN

 

İHTİYAR ADAM VE SİLAH FİLMİ

Robert Redford’a En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Küre adaylığı getiren “İHTİYAR ADAM VE SİLAH / THE OLD MAN & THE GUN”, Amerika’nın en ünlü banka soyguncularından Forrest Tucker’ın gerçek hayat hikayesinden uyarlandı. Tucker (Robert Redford), 70 yaşına kadar tam 18 kez hapishaneden kaçıp bir dizi banka soygununa imza atarak otoriteleri şaşkına çeviren, karizmatik bir soyguncudur. Ekibiyle beraber Amerika’nın çeşitli kentlerinde soygunlara devam ederken, ilginç bir şekilde kamuoyu desteğini de arkasına almıştır. Bu esnada hırslı dedektif John Hunt (Casey Affleck) çeteyi çökertmeyi kafasına koymuştur. Tucker’ın son kaçış macerasında gönlünü kaptırdığı Jewel (Sissy Spacek) ise, mesleğini öğrendiği halde ona olan aşkından vazgeçmemiştir. Redford’a Oscar ödüllü iki yıldız Casey Affleck ve Sissy Spacek’in yanı sıra Danny Glover, Tom Waits, Elisabeth Moss ve John David Washington’ın eşlik ettiği filmin yönetmen koltuğunda ise A Ghost Story, Pete’s Dragon ve Ain’t Them Bodies Saints’in yönetmeni David Lowery oturuyor.​

Yönetmen: David Lowery

Oyuncular: Robert Redford, Sissy Spacek, Casey Affleck, Danny Glover, Elisabeth Moss, John David Washington

Yapımcı: James M. Johnston, Dawn Ostroff, Jeremy Steckler, Bill Holderman

Senaryo: David Lowery, David Grann (The New Yorker makalesi)

Görüntü Yönetmeni: Joe Anderson

Kurgu: Lisa Zeno Churgin

Müzik: Daniel Hart

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum