26 KASIM 1926 - ALPULLU ŞEKER FABRİKASI
Alpullu Şeker Fabrikası Erken Cumhuriyet döneminde kurulmuş modern fabrikalardan biridir.
27 Kasım 2022 - 22:57
Alpullu Şeker Fabrikası yalnızca bir üretim tesisi değil aynı zamanda modern Türk ailesinin yaşamının kültürel kodlarını yansıtan bir alandır. Fabrika yerleşkesindeki binaların gelişimi ve çeşitliliği genç Türkiye’nin sosyal ve kültürel aktivite sunma çabasını temsil eder Üretim binalarının yanında işçi konutları, villalar, tiyatro salonu, spor alanları ve sosyal yaşamın mimari altyapısı bu fabrikanın Türkiye’nin kuzey batı bölgesindeki Kırklareli ili yakınında bir kültürel merkez olarak planlandığının göstergesidir.
Uzun süren savaşlardan çok büyük kayıplar (işgücü, toprak ve ekonomik) ile çıkan imparatorluğun toparlanmasının imkânsız olduğu görülmüş ve Ankara Hükümeti’nin Kurtuluş Savaşı sonrasında tek yetkili hükümet olduğu ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ekonominin toparlanabilmesi için, Cumhuriyet ilan edilmeden hemen önce ekonomik anlamda devrim sayılabilecek İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat- 4 Mart tarihlerinde İzmir’de yapılmıştı.
1923 Türkiye İktisat Kongresi'nde kabul edilen esaslar " Misak-ı İktisadî " ve "Çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi gruplarının iktisadî esasları " başlığı altında iki grupta toplanmıştır. Bu toplantıda alınan kararlar bir temenni metni niteliğine sahiptir (Altıparmak, A). 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde sanayi yapılanmasının yol haritası belirlenmiştir. Sanayileşmenin önündeki en önemli engellerden birisi, kurulacak fabrikalara maddi kaynak sağlayacak finans kuruluşları ve yeterli sermayenin olmamasıdır.
1924 yılında Atatürk’ün bizzat teşviki ile Türkiye İş Bankası kurulmuştur. Türkiye İş Bankası’nın Erken Cumhuriyet Dönemi
sanayi tesislerinin birçoğunda iştiraki olmuştur. Alpullu Şeker Fabrikası da bu işletmelerden bir tanesidir.
Amaç Ve Yöntem
Bu çalışmada öncelikli amaç, Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesini yer seçiminden, kuruluşuna; fiziksel ve mimari özelliklerinden tescil sürecine kadar inceleyerek mevcut durum tespitini yapmak ve var olan değerini ortaya koymaktır. Bu amaçla çalışmada, arşiv materyalleri, fotoğraf ve çizim gibi görsel materyaller kullanılarak
tespit çalışması yapılmıştır.
Alpullu Şeker Fabrikası Yer Seçimi
Alpullu’nun, Edirne-İstanbul tren yolu ve karayolunun geçiş noktasında olmasının şeker fabrikası kurulmasında önemli etkisi olmuştur. Gerek makinelerin gerekse hammaddenin taşınması ve gerekse de üretilen şekerin nakledilmesi açısından lojistik olarak çok avantajlı bir konumdadır. Ayrıca en büyük pazar olan İstanbul’a yakın olması da yer seçiminde etkili olmuştur. Bunların dışında şeker fabrikaları için en önemli konulardan biri de su kaynağına yakınlıktır.
Alpullu’nun hemen yanından geçen Ergene Nehri, Alpullu’nun bir
başka avantajıdır. Uşak Şeker Fabrikasının Alpullu’dan sonra üretime başlama nedenlerinden biri olarak su kaynağının yetersizliği gösterilmektedir (Günaydın, 2006). Lojistik açısından incelendiğinde, İstanbul’a yakınlığının yanında Alpullu Tren İstasyonu3
ve Edirne-İstanbul karayolu ulaşımı Fabrika yerinin seçiminde etkili
olmuştur.
Kuruluşu
Uşak Şeker Fabrikası’nın temeli atıldıktan sonra Trakya’da özel girişimcilerin ve bölge milletvekillerinin bir araya gelmesi ile “İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi” kurulmuştur. Şirketin kurulmasına öncülük edenler Edirne milletvekili Faik Kaltakkıran ile Hüseyin Rıfkı Arduman, Tekirdağ milletvekili Faik Öztrak, Çatalca milletvekili Şakir Kesebir, Bilecik milletvekili İbrahim Çolak, Tütün tüccarı Salim Nuri, Tüccar Hayri İpar, Kereste tüccarı Ali, Fabrikatör Burhanettin ve Tüccar Kasım Yolageldi beylerdir (Taygun, 2013). Kısa süre sonra Hükümetten gerekli destek sağlanmış ve Alpullu Şeker Fabrikası’nın kuruluş detayları da belirlenmiştir.
Buna göre; şirketin yatırımlarına ortak olmak amacı ile fabrikanın %68 hissesi İş Bankası, %10’u Ziraat Bankası ve Trakya İlleri Özel İdaresi’nce üstlenilmiştir. %10’nu Trakya köylüsüne ait olan %22 özel teşebbüs hisseli şirketin, tam yetki ile özel teşebbüs tarafından yönetimi ve kuruluş sözleşmesi ile şirket güvence altına alınmıştır (Aydın, 1999).
5 Nisan 125’te şeker fabrikalarının kurulmasına ilişkin kanun T.B.M.M. tarafından kabul edilerek, Alpullu şeker fabrikasını kuracak şirkete başta vergi muafiyeti olmak üzere birçok avantaj sağlanmıştır. (Aydın, 1999).
Taygun’un makalesine göre; şirket kurulduktan sonra aralarında Kazım Taşkent’inde bulunduğu bir teknik heyet Avrupa’da inceleme gezisine çıkmıştır. Bu gezi sırasında Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Fransa’daki şeker fabrikalarında incelemelerde bulunarak edindikleri bilgilere İstinaden bir şartname hazırlanmış ve firmalardan teklif istenmiştir. Gelen teklifler incelenerek Alpullu Şeker Fabrikası Alman Bukau R. Wolf firmasına sipariş edilmiştir (Taygun, 2013). (Sonraki dönemlerde Alman firma birçok şeker fabrikasının yapım işini de üstlenmiştir Alpullu, Eskişehir, Turhal). Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak
Şeker Fabrikasından daha sonra kurulmaya başlamasına rağmen 22 Aralık 1925’te temeli atılan fabrika 11 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak 26 Kasım 1926 tarihinde üretime açılmıştır.
(http://www.turkseker.gov.tr/Tarihce.aspx).
Fabrikanın açılışı ile ilgili 26 Kasım 1926 tarihli Ulus Gazetesi’nde çıkan makalesinde Ahmet Agaoglu o günü şöyle anlatır; “Bugün bu sosyal ve iktisadi hadiseler Cumhuriyetin açmış olduğu medeniyet yolunun en ince izlerine bile Türk Milletinin azami bir uyum kabiliyetinin haiz olduğuna zerre kadar şüphe bırakmamaktadır.
Türk’ün kurduğu bu anıt, Türk özel teşebbüsünün çalışma ve gayreti ile ilminin bir başyapıtıdır. Yüzlerce kilo demir kütlesi canlanmış ve insanoğlunun ihtiyacını tatmin için beşerin iradesine tabi birer şuurlu heykel gibi hizmet etmektedir. İşte Türk Şekeri, işte Türk toprağından, emek ve gayretinden meydana gelmiş olan Türk şekeri!..” (Günaydın, 2006). Alpullu Şeker Fabrikası’nda üretilen ilk şekerin heyecanı bu yazıda açıkça görülmektedir.
Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi içinde yer alan gerek üretim tesisleri gerekse de sosyal tesisler ortak bir amaç için modern kurgunun yansıması olarak yerleşke içerisinde yer alır. Fabrika Yerleşkesinde sosyal yapılar dışında bulunan üretime yönelik binalar çelik konstrüksiyon ve tuğla dolgu olarak yapılmıştır. Çelik konstrüksiyon yapılmasının en önemli sebebi hızlı inşaat avantajıdır. Çeliğin bu avantajı kullanılarak fabrika 11 ayda tamamlanmıştır. Yerleşkede bulunan sosyal tesisler fabrika inşaatı ile paralel veya hemen sonra yığma yapı olarak inşa edilmiştir.
Sanayi Yapıları; Ambarlar, garaj, ofis, atölye, malzeme ambarı, arşiv, melas tankı, küspe kurutma, kazan dairesi, türbin, rafineri ve işletme, silolar, itfaiye ve ziraat atölyesinden oluşmaktadır. Alpullu Şeker
Fabrikasının iki giriş kapısı bulunmaktadır. Üretim tesislerine girişte kullanılan kapı ana kapıdır. Ayrıca lojmanlara giriş kapısı da vardır. Fabrika Yerleşkesinde sosyal yapılar dışında bulunan üretime yönelik binalar çelik konstrüksiyon ve tuğla dolgu olarak yapılmıştır. Yerleşkede bulunan sosyal tesisler fabrika inşaatı ile paralel veya hemen sonra yapılmıştır.
Alpullu Şeker Fabrikası iktisadi bir proje olması dolayısıyla tarımda modernleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Halk modern tarımı ve pancar yetiştirmeyi bilmediği için Macaristan’dan gelen ziraat mühendisleri gözetiminde numune tarlalar oluşturularak köylüye pancarın nasıl ekileceği, toprak bakımı ve hasadı gibi hususular bu numune tarlalarda gösterilerek öğretilmiştir. Yöre halkı fabrikada çalışarak ekonomik gelirini yükseltmiştir.
Trakya’da genel olarak yetiştirilen Arpa, Buğday, Çavdar gibi geleneksel ürünlerin yanında Mübadele sonrası gelen muhacirlerin öncülük ettiği tütünden sonra yeni bir tarım ürünü ekilmeye başlanmıştır.
Memur ve isçisine ödediği maaş ve ücretlerle, çiftçisine ödediği pancar bedelleriyle, nakliyecisine ödediği tasıma ücretleriyle ekonomik olarak yöre kalkındırılırken, sosyal ve kültürel olarak da yöreye büyük katkılar sağlanmıştır.
Sosyal Amaçlı Yapılar; Alpullu Şeker Fabrikası esas olarak iktisadi bir proje olmasının yanında aynı zamanda bir “modernleşme” projesidir. Alpullu Şeker Fabrikası gibi diğer şeker fabrikaları da kuruldukları bölgelerde modernleşmenin halka ulaştırılmasında bir yol olarak kullanılmıştır. İşçi evleri, İlkokul binası, İtfaiye binası, hastane, yemekhane, balo salonu, restoran, toplumsal törenlerin yapıldığı Büyük Köşk, devlet büyüklerinin ve özel misafirlerin ağırlandığı Ergene Köşkü, basketbol sahası, yüzme havuzu, futbol sahası, Türkiye’nin ilk mini golf sahası, sinema salonu, spor salonu, çamaşırhane gibi sosyal amaçlı yapılar modernleşmenin yerleşkedeki tezahürüdür.
Lojman giriş kapısından yerleşkeye girildiğinde sağlı sollu lojmanlar bulunmaktadır. Lojman girişinin soluna dönüldüğünde yerleşke içinde eğitimin günümüzde de devam ettiği ilkokul binası bulunur. Lojmanlardan doğuya doğru gidildiğinde İkiz evler diye bilinen iki katlı lojmanlar ve hemen yanlarında günümüzde Atatürk Müzesi olarak kullanılan ve içindeki mobilyaların orijinal haliyle korunduğu Ergene Köşkü ve genellikle toplumsal törenlerin yapıldığı büyük köşk konumlanmıştır. Ergene Köşkünde başta M.Kemal Atatürk’ünde kendi el yazısıyla fabrika ile ilgili düşüncelerini yazdığı ve daha sonra gerek fabrikayı ziyarete gelen yabancı heyetlerin gerekse de fabrikada konaklayan devlet adamlarının düşüncelerini yazdıkları defter yer almaktadır. Ergene Köşkü de yerleşkede bulunan diğer yapılar gibi gerek yapı olarak gerekse de iç mekân donatıları olarak yapıldığı dönemin Avrupa’da yaygın mimari üslubu olan Art Deco izlerini taşır.
Ergene Köşkünün kuzeyinde Türkiye’nin ilk mini golf sahası, yüzme havuzu, mini futbol sahası ve basketbol sahasından oluşan spor alanı bulunur. Spor alanlarının kuzey batısında ise yöre halkına sağlık hizmetlerinin verildiği hastane bulunmaktadır. Köşklerin güneybatısında ise Balo salonu ve halkın kullanımına açık olan restoran bulunmaktadır. Özellikle balo salonunun tavan süslemeleri dikkat çekicidir.
Sosyal alanlar hafta sonları veya özel günlerde yöre halkının kullanımına açılarak halkın sosyal gelişimine katkıda bulunmuştur. Uzun süren savaşlardan çıkmış bir toplumun belki de hayal bile edemeyeceği sosyokültürel etkinlikler Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi içinde gerçekleştirilmiştir. Alpullu Şeker Fabrikası ile birlikte büyük şehirlerde bile çok yaygın olmayan elektrik ve dolayısıyla ışık Alpullu’ya getirilmiştir. Tüm bunların yanında fabrika çalışanlarına maaşlarından kesilen cüzi miktarlar karşılığında çamaşır makinesi, buzdolabı gibi modern evin gereksinimleri olan eşyalar temin edilmiştir. Özellikle işgücü sıkıntısı çekilen meslek dallarında kurslar düzenlenmiştir. Alpullu ovasında şeker fabrikasının, köylüler için iş kaynağı olmaktan öte bir uygarlık elçisi olduğu fabrikadan enerji dairesi ustabaşılığından emekli olmuş Emrullah Beydeli Trakya şivesi ile şu şekilde ifadelendirmektedir.
‘’Fabrikaya girende 15’inde idim. Ama pehlivandım ha. Bilekler nah büle büle. Demediler sen çocuksun.
Aldılar hemen işe, yani ya inşaattan girdim ben bu ekmek kapusına. Ama mektebe gittim sonra. Fabrikanın mektebi vardı bilir misin? Yani bu fabrika bu Trakya düzünde yalnız iş değildir, ilimdir be yav ilim. Benim babam ilk pancar dikenlerdendir. Macar ürgetti bize. Tarla işte büle büle sulanacak, büle büle dikilecek. Numune tarlaları vardı fabrikanın. Gider seyrederdim nasıl yapıyorlar diye. Sonra köyde anlatırdım babama. Sonra o bana gene malumat siparişi verirdi. Sorardı. Tohum büle büle bölünüp de mi gömülecek toprağa, yoksa bütün bütün mü? Gider bakardım anlatırdım, babama’’ Yöre köylülerinde sanayi tarımına geçilmesi ile birlikte nakit para akışı ile yörede belirgin bir refah gözlenmiştir. Eski Trakya köylüsü yeni sanayi işçisi Emrullah Beydeli sözlerine şu şekilde devam etmektedir.
‘’Gazi demiş kalkınacak memleket. Kuruldu ya fabrika, mektepse mektep geldi, ziraatse ziraatın hasını ürgendik. Paraysa girdi köylünün cebine. Miskin otururduk kahvede sekiz ay. Olduk burada işçi. Değil öyle ırgat, rençber…sanayi işçisi olduk be yav. A be elektrik gördük biz Alpullu’nun şeker fabrikasında. Elektrik ne, ışıktır.
Işık ışık. Sen olsan çalışmazsın mısın ışık için?
Bak dinle, ne anlatacam sana. Fabrika yapardı daha deneme
çalışması. Akşam oldu, gördüm elektriki. Hafta sonu gittim köye, dedim babama, ‘Baba’ dedim. ‘Görmüşüm cenneti. Koca ova kesmiştir ışığa’ Sonra bir gün götürmüşüm anamı. Olmuş akşam vakti. Anam dönmeydi. Rum kızıymış. Sevmiş babamı, varmış ona. Olmuş Müslüman. Gördü anam elektriği. Şaşırdı zavallı, istavroz çıkardı.
Yani medeniyettir Alpullu Fabrikası. Mekteptir be mektep….’’
Tescil Süreci
Alpullu Şeker Fabrikası gerek tarihe tanıklık etmesi, gerek mimari olarak taşıdığı özellikler bağlamında özgün bir yapı ve “Endüstriyel Miras” tır. Köksal’a göre “Fransızca kökenli olan “endüstri” kelimesi Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre “sanayi” kelimesi ile eş anlamlı olup “ham maddeleri işlemek, enerji kaynaklarını yaratmak için kullanılan yöntemlerin ve araçların bütünü” olarak tanımlanmaktadır. “Endüstri mirası” ise, sanayi kültürünün tarihsel, teknolojik, sosyal, mimari ve bilimsel değere sahip kalıntılarını içerir. İmalathane ve fabrikalar, makineler, atölyeler, madenler ile işleme ve arıtma alanları, ambarlar ve depolar, enerji üretim ve iletim tesisleri, demiryolu, liman gibi ulaşım alanları, ayrıca sanayi alanlarındaki hizmet yapılarından oluşur” (Köksal. Aksoy vd). Bu tanımlamaya uygun olarak 12.09.1997 tarihinde T.C Kültür Bakanlığı Edirne Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.09.1997-4108 no’lu kararı ile fabrika alanı kentsel sit alanı, fabrika kompleksi-sanayi tesisi, Ergene Köşkü Atatürk Müzesi olarak koruma altına alınmasına ilişkin Kırklareli Valiliğinin başvurusu üzerine kurul “Erken Cumhuriyet döneminde yapılan Alpullu Şeker Fabrikası kompleksinin imar paftasında işaretlenen sınırları itibariyle doğal tarihi ve kentsel sit alanı olarak tescil edilmesine” karar vermiştir.
Karar raporuna göre “Kırklareli ili Babaeski ilçesi Alpullu Kasabası’nda İstanbul-Edirne ve Kırklareli-Babaeski demiryolu hatlarının kesiştiği Alpullu istasyonunun yanında bir kompleks olarak yer almaktadır. Fabrika 26.11.1926 tarihinde üretime başlamış, Türkiye’nin ilk şeker fabrikası olma özelliğine sahiptir.
Fabrika ile aynı dönemlerde inşa edilmiş olan sosyal tesisler (lojman, okul, hastane, sinema, lokanta, misafirhane vb) çeşitli ağaçların ve zengin bir yeşilliğin içerisinde, tam anlamıyla korunması gerekli bir kültür ve tabiat varlığı özelliği taşımaktadır. Kampüs içerisinde yer alan Ergene (Atatürk) köşkü ise tam anlamıyla bir Atatürk müzesi kapasitesine sahiptir. Bunlarla beraber mevcut tren istasyonu ve saray binasının da korunma altına alınması faydalı olacaktır”. Endüstriyel Mirasın Korunması ve Değerlendirilmesi Endüstri toplumlarının sosyo-ekonomik gelişimleri, ülkelerin sanayileşme tarihinin izinde anlaşılabilir.
Geniş bir perspektiften bakıldığında, endüstri alanları ve yapıları, üretimi gerçekleştiren mekanik donanımları ve içinde yer aldıkları strüktürlerle birlikte, bir ülkenin sosyo-ekonomik geçmişinin önemli göstergeleridir, işlevlerini çoğu zaman hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle kaybettikleri için, bu noktadan sonra temsiliyet niteliği kazanırlar. Bu nedenlerle sanayi bölgeleri, yapıları ve mekanik donanımları, endüstri anıtları olarak adlandırılır ve kamusal alanın olmazsa olmaz parçasına dönüşürler (Cengizkan, 2002). 1931 yılında Carta Del Restaaura’nın 4. maddesinde, ‘Yaşayan, yani ayakta duran anıtlara, yalnızca özgün işlevinden çok uzak olmayan ve binada gerekli uyarlamaların önemli hasara neden olmayacak şekilde yapılabileceği yeni kullanımlar verilmesi kabul edilebilir’.
Venedik Tüzüğü (Mayıs 1964)’nün Tanımlar kısmının 1. maddesinde “Tarihi anıt kavramı sadece bir mimari eseri içine almaz, bunun yanında belli bir uygarlığın, önemli bir gelişmenin, tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşmeyi de kapsar. Bu kavram yalnız büyük sanat eserlerini değil, ayrıca zamanla kültürel anlam kazanmış daha basit eserleri de kapsar’ Amaç bölümünün 3. maddesinde ‘Anıtların korunmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, bir tarihi belge olarak da korumaktır.’ 5. maddesinde ‘Anıtların korunması, her zaman onların herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir.
Bunun kullanma arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı, ya da bezemeleri değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde yeni işlevin gerektirdiği değişiklikler tasarlanabilir ve buna izin verilebilir”.
Amsterdam Bildirgesi (1975), b bendi “Mimarlık mirası yalnız üstün nitelikli tek yapıları ve çevrelerini değil, tarihsel ve kültürel özelliği olan tüm kentsel ve kırsal alanları içerir’. K bendi ‘Bugünün yeni yapıları yarının mirası olacağından, çağdaş mimarlığın yüksek kaliteli olması için her türlü çaba gösterilmelidir”.
Tarihi Alanların Korunması ve Çağdaş Rolleri Konusunda Tavsiyeler (Unesco, 30 Kasım 1976, Nairobi) Tanımlar kısmında a bendinde “Tarihi ve mimari (geleneksel de dahil) alanlar, arkeolojik, tarih öncesi ve tarihi, estetik veya sosyo-kültürel açıdan bütünlükleri ve değerleri kabul edilmiş yapı grupları, yapılar, arkeolojik ve paleontolojik sitlerde olmak üzere açık alanlar anlamını taşıyacaktır. Nitelikli çok farklı olan bu alanlar arasında özellikle aşağıdakileri belirlemek olanaklıdır; prehistorik sitler, tarihi kentler, eski kentsel mahalleler, köyler veya homojen anıtsal gruplar ki, bunların değiştirilmeden korunmuş olmaları kuralı vardır”. B bendinde ‘’Çevre, bu alanların algılanış biçimini statik veya dinamik olarak etkileyen veya bu alanlara mekânsal olarak veya sosyal, ekonomik ve kültürel bağlarla doğrudan bağlı olan veya insan eliyle oluşturulmuş yer anlamına gelir”. C bendinde “Koruma ‘ tarihi veya geleneksel alanlar ve çevrelerinin tanımlaması, onarımları, sağlamlaştırılmaları, bakımları ve yeniden canlandırılmaları anlamına gelir. Genel İlkeler 3. madde de Her tarihi alan ve çevresi, özel karakteri ve dengesi, onu oluşturan parçaların birbirleriyle kaynaşmasına bağlı olan ve yapılar, mekânsal organizasyon ve çevresi kadar insan faaliyetlerini de içeren bir bütün olarak görülmelidir. Bütün geçerli öğeleri, insan etkinlikleri de dâhil olmak üzere ne kadar yalın olurlarsa olsunlar, bütüne oranla göz ardı edilemeyecek olan bir anlam taşırlar”.
Tüm bu kurumsal oluşumları Alpullu üzerinde irdelediğimizde, yerleşkenin değerlerinin tanımlara uyduğunu söylemek mümkündür. Yurt dışında örneklerine sıkça rastladığımız endüstriyel mirasın korunması ve değerlendirilmesi kapsamında, ülkemizde de bu örneklere rastlamak mümkündür.
Sonuç
Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi, gerek üretim tesisleri gerekse sosyal alanları ile hem tarihe tanıklık etmiştir, hem de Erken Cumhuriyet dönemi mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Fabrikanın sanayi kısmının ömrünü tamamlaması sonrasında da sahip olduğu nitelikleriyle gerek ekonomik boyutta, gerek ülke kültürü bağlamında önemli bir değer olduğu açıktır. Bu durum yerleşkenin tescillenmesiyle de onaylanmıştır. Bu bağlamda yerleşke, dönem özelliklerinin yaşamsal kodlarının gelecek kuşaklara yansıtılabilmesi açısından “belgesel değer” taşımaktadır. Yerleşke içinde bulunan yapıların sağlamlığını koruması göz önüne alındığında “kullanılabilirlik değeri” taşımaktadır.
Erken Cumhuriyet dönemi modernleşme araçlarından biri olan yerleşke, bir dönemin ve belirli bir coğrafyanın sosyo-kültürel yapısını etkilemiştir. Fabrika içinde bulunan hastane yalnızca fabrika çalışanlarına değil, bölge halkına da hizmet vermiştir. Bunun yanında spor tesisleri, lojmanlar, restoran, balo salonu, sinema vb alanlar bölge insanının sosyo-kültürel gelişiminde etkili olması sebebiyle “Sosyo-Kültürel” değer taşımaktadır.
Koruma altına alınan yerleşkenin, üretim ve sosyal tesislerin üretime devam edememesi durumunda, farklı alternatiflerle, orijinal kültürel kodları korunarak çağdaş değerlere uygun sosyal amaçlı olarak kullanılmalıdır.
Ali Mülayim1, Timur Kaprol2
"Sen olsan çalışmaz mısın IŞIK için?"
Alpullu’nun tarihteki adı Alpiya’dır. Büyük bir ihtimalle “ Işıltılı Su Yeri “ anlamına gelmektedir.1926 yılında Şeker fabrikası kurulduğunda kasabanın adı Şekerköy’dü. Ancak Alpullu sözcüğü köken itibariyle Hitit kaynaklı olduğu için, Atatürk’ün tarih ile bağlantılı olarak burada yapılmış olan Cumhuriyet’in ilk fabrikasını, böyle bir tarihi zemine oturtmak istediği düşünülebilir.
Uzun süren savaşlardan çok büyük kayıplar (işgücü, toprak ve ekonomik) ile çıkan imparatorluğun toparlanmasının imkânsız olduğu görülmüş ve Ankara Hükümeti’nin Kurtuluş Savaşı sonrasında tek yetkili hükümet olduğu ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ekonominin toparlanabilmesi için, Cumhuriyet ilan edilmeden hemen önce ekonomik anlamda devrim sayılabilecek İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat- 4 Mart tarihlerinde İzmir’de yapılmıştı.
1923 Türkiye İktisat Kongresi'nde kabul edilen esaslar " Misak-ı İktisadî " ve "Çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi gruplarının iktisadî esasları " başlığı altında iki grupta toplanmıştır. Bu toplantıda alınan kararlar bir temenni metni niteliğine sahiptir (Altıparmak, A). 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde sanayi yapılanmasının yol haritası belirlenmiştir. Sanayileşmenin önündeki en önemli engellerden birisi, kurulacak fabrikalara maddi kaynak sağlayacak finans kuruluşları ve yeterli sermayenin olmamasıdır.
1924 yılında Atatürk’ün bizzat teşviki ile Türkiye İş Bankası kurulmuştur. Türkiye İş Bankası’nın Erken Cumhuriyet Dönemi
sanayi tesislerinin birçoğunda iştiraki olmuştur. Alpullu Şeker Fabrikası da bu işletmelerden bir tanesidir.
Amaç Ve Yöntem
Bu çalışmada öncelikli amaç, Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesini yer seçiminden, kuruluşuna; fiziksel ve mimari özelliklerinden tescil sürecine kadar inceleyerek mevcut durum tespitini yapmak ve var olan değerini ortaya koymaktır. Bu amaçla çalışmada, arşiv materyalleri, fotoğraf ve çizim gibi görsel materyaller kullanılarak
tespit çalışması yapılmıştır.
Alpullu Şeker Fabrikası Yer Seçimi
Alpullu’nun, Edirne-İstanbul tren yolu ve karayolunun geçiş noktasında olmasının şeker fabrikası kurulmasında önemli etkisi olmuştur. Gerek makinelerin gerekse hammaddenin taşınması ve gerekse de üretilen şekerin nakledilmesi açısından lojistik olarak çok avantajlı bir konumdadır. Ayrıca en büyük pazar olan İstanbul’a yakın olması da yer seçiminde etkili olmuştur. Bunların dışında şeker fabrikaları için en önemli konulardan biri de su kaynağına yakınlıktır.
Alpullu’nun hemen yanından geçen Ergene Nehri, Alpullu’nun bir
başka avantajıdır. Uşak Şeker Fabrikasının Alpullu’dan sonra üretime başlama nedenlerinden biri olarak su kaynağının yetersizliği gösterilmektedir (Günaydın, 2006). Lojistik açısından incelendiğinde, İstanbul’a yakınlığının yanında Alpullu Tren İstasyonu3
ve Edirne-İstanbul karayolu ulaşımı Fabrika yerinin seçiminde etkili
olmuştur.
Kuruluşu
Uşak Şeker Fabrikası’nın temeli atıldıktan sonra Trakya’da özel girişimcilerin ve bölge milletvekillerinin bir araya gelmesi ile “İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi” kurulmuştur. Şirketin kurulmasına öncülük edenler Edirne milletvekili Faik Kaltakkıran ile Hüseyin Rıfkı Arduman, Tekirdağ milletvekili Faik Öztrak, Çatalca milletvekili Şakir Kesebir, Bilecik milletvekili İbrahim Çolak, Tütün tüccarı Salim Nuri, Tüccar Hayri İpar, Kereste tüccarı Ali, Fabrikatör Burhanettin ve Tüccar Kasım Yolageldi beylerdir (Taygun, 2013). Kısa süre sonra Hükümetten gerekli destek sağlanmış ve Alpullu Şeker Fabrikası’nın kuruluş detayları da belirlenmiştir.
Buna göre; şirketin yatırımlarına ortak olmak amacı ile fabrikanın %68 hissesi İş Bankası, %10’u Ziraat Bankası ve Trakya İlleri Özel İdaresi’nce üstlenilmiştir. %10’nu Trakya köylüsüne ait olan %22 özel teşebbüs hisseli şirketin, tam yetki ile özel teşebbüs tarafından yönetimi ve kuruluş sözleşmesi ile şirket güvence altına alınmıştır (Aydın, 1999).
5 Nisan 125’te şeker fabrikalarının kurulmasına ilişkin kanun T.B.M.M. tarafından kabul edilerek, Alpullu şeker fabrikasını kuracak şirkete başta vergi muafiyeti olmak üzere birçok avantaj sağlanmıştır. (Aydın, 1999).
Taygun’un makalesine göre; şirket kurulduktan sonra aralarında Kazım Taşkent’inde bulunduğu bir teknik heyet Avrupa’da inceleme gezisine çıkmıştır. Bu gezi sırasında Bulgaristan, Romanya, Çekoslovakya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Fransa’daki şeker fabrikalarında incelemelerde bulunarak edindikleri bilgilere İstinaden bir şartname hazırlanmış ve firmalardan teklif istenmiştir. Gelen teklifler incelenerek Alpullu Şeker Fabrikası Alman Bukau R. Wolf firmasına sipariş edilmiştir (Taygun, 2013). (Sonraki dönemlerde Alman firma birçok şeker fabrikasının yapım işini de üstlenmiştir Alpullu, Eskişehir, Turhal). Alpullu Şeker Fabrikası, Uşak
Şeker Fabrikasından daha sonra kurulmaya başlamasına rağmen 22 Aralık 1925’te temeli atılan fabrika 11 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak 26 Kasım 1926 tarihinde üretime açılmıştır.
(http://www.turkseker.gov.tr/Tarihce.aspx).
Fabrikanın açılışı ile ilgili 26 Kasım 1926 tarihli Ulus Gazetesi’nde çıkan makalesinde Ahmet Agaoglu o günü şöyle anlatır; “Bugün bu sosyal ve iktisadi hadiseler Cumhuriyetin açmış olduğu medeniyet yolunun en ince izlerine bile Türk Milletinin azami bir uyum kabiliyetinin haiz olduğuna zerre kadar şüphe bırakmamaktadır.
Türk’ün kurduğu bu anıt, Türk özel teşebbüsünün çalışma ve gayreti ile ilminin bir başyapıtıdır. Yüzlerce kilo demir kütlesi canlanmış ve insanoğlunun ihtiyacını tatmin için beşerin iradesine tabi birer şuurlu heykel gibi hizmet etmektedir. İşte Türk Şekeri, işte Türk toprağından, emek ve gayretinden meydana gelmiş olan Türk şekeri!..” (Günaydın, 2006). Alpullu Şeker Fabrikası’nda üretilen ilk şekerin heyecanı bu yazıda açıkça görülmektedir.
Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi içinde yer alan gerek üretim tesisleri gerekse de sosyal tesisler ortak bir amaç için modern kurgunun yansıması olarak yerleşke içerisinde yer alır. Fabrika Yerleşkesinde sosyal yapılar dışında bulunan üretime yönelik binalar çelik konstrüksiyon ve tuğla dolgu olarak yapılmıştır. Çelik konstrüksiyon yapılmasının en önemli sebebi hızlı inşaat avantajıdır. Çeliğin bu avantajı kullanılarak fabrika 11 ayda tamamlanmıştır. Yerleşkede bulunan sosyal tesisler fabrika inşaatı ile paralel veya hemen sonra yığma yapı olarak inşa edilmiştir.
Sanayi Yapıları; Ambarlar, garaj, ofis, atölye, malzeme ambarı, arşiv, melas tankı, küspe kurutma, kazan dairesi, türbin, rafineri ve işletme, silolar, itfaiye ve ziraat atölyesinden oluşmaktadır. Alpullu Şeker
Fabrikasının iki giriş kapısı bulunmaktadır. Üretim tesislerine girişte kullanılan kapı ana kapıdır. Ayrıca lojmanlara giriş kapısı da vardır. Fabrika Yerleşkesinde sosyal yapılar dışında bulunan üretime yönelik binalar çelik konstrüksiyon ve tuğla dolgu olarak yapılmıştır. Yerleşkede bulunan sosyal tesisler fabrika inşaatı ile paralel veya hemen sonra yapılmıştır.
Alpullu Şeker Fabrikası iktisadi bir proje olması dolayısıyla tarımda modernleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Halk modern tarımı ve pancar yetiştirmeyi bilmediği için Macaristan’dan gelen ziraat mühendisleri gözetiminde numune tarlalar oluşturularak köylüye pancarın nasıl ekileceği, toprak bakımı ve hasadı gibi hususular bu numune tarlalarda gösterilerek öğretilmiştir. Yöre halkı fabrikada çalışarak ekonomik gelirini yükseltmiştir.
Trakya’da genel olarak yetiştirilen Arpa, Buğday, Çavdar gibi geleneksel ürünlerin yanında Mübadele sonrası gelen muhacirlerin öncülük ettiği tütünden sonra yeni bir tarım ürünü ekilmeye başlanmıştır.
Memur ve isçisine ödediği maaş ve ücretlerle, çiftçisine ödediği pancar bedelleriyle, nakliyecisine ödediği tasıma ücretleriyle ekonomik olarak yöre kalkındırılırken, sosyal ve kültürel olarak da yöreye büyük katkılar sağlanmıştır.
Sosyal Amaçlı Yapılar; Alpullu Şeker Fabrikası esas olarak iktisadi bir proje olmasının yanında aynı zamanda bir “modernleşme” projesidir. Alpullu Şeker Fabrikası gibi diğer şeker fabrikaları da kuruldukları bölgelerde modernleşmenin halka ulaştırılmasında bir yol olarak kullanılmıştır. İşçi evleri, İlkokul binası, İtfaiye binası, hastane, yemekhane, balo salonu, restoran, toplumsal törenlerin yapıldığı Büyük Köşk, devlet büyüklerinin ve özel misafirlerin ağırlandığı Ergene Köşkü, basketbol sahası, yüzme havuzu, futbol sahası, Türkiye’nin ilk mini golf sahası, sinema salonu, spor salonu, çamaşırhane gibi sosyal amaçlı yapılar modernleşmenin yerleşkedeki tezahürüdür.
Lojman giriş kapısından yerleşkeye girildiğinde sağlı sollu lojmanlar bulunmaktadır. Lojman girişinin soluna dönüldüğünde yerleşke içinde eğitimin günümüzde de devam ettiği ilkokul binası bulunur. Lojmanlardan doğuya doğru gidildiğinde İkiz evler diye bilinen iki katlı lojmanlar ve hemen yanlarında günümüzde Atatürk Müzesi olarak kullanılan ve içindeki mobilyaların orijinal haliyle korunduğu Ergene Köşkü ve genellikle toplumsal törenlerin yapıldığı büyük köşk konumlanmıştır. Ergene Köşkünde başta M.Kemal Atatürk’ünde kendi el yazısıyla fabrika ile ilgili düşüncelerini yazdığı ve daha sonra gerek fabrikayı ziyarete gelen yabancı heyetlerin gerekse de fabrikada konaklayan devlet adamlarının düşüncelerini yazdıkları defter yer almaktadır. Ergene Köşkü de yerleşkede bulunan diğer yapılar gibi gerek yapı olarak gerekse de iç mekân donatıları olarak yapıldığı dönemin Avrupa’da yaygın mimari üslubu olan Art Deco izlerini taşır.
Ergene Köşkünün kuzeyinde Türkiye’nin ilk mini golf sahası, yüzme havuzu, mini futbol sahası ve basketbol sahasından oluşan spor alanı bulunur. Spor alanlarının kuzey batısında ise yöre halkına sağlık hizmetlerinin verildiği hastane bulunmaktadır. Köşklerin güneybatısında ise Balo salonu ve halkın kullanımına açık olan restoran bulunmaktadır. Özellikle balo salonunun tavan süslemeleri dikkat çekicidir.
Sosyal alanlar hafta sonları veya özel günlerde yöre halkının kullanımına açılarak halkın sosyal gelişimine katkıda bulunmuştur. Uzun süren savaşlardan çıkmış bir toplumun belki de hayal bile edemeyeceği sosyokültürel etkinlikler Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi içinde gerçekleştirilmiştir. Alpullu Şeker Fabrikası ile birlikte büyük şehirlerde bile çok yaygın olmayan elektrik ve dolayısıyla ışık Alpullu’ya getirilmiştir. Tüm bunların yanında fabrika çalışanlarına maaşlarından kesilen cüzi miktarlar karşılığında çamaşır makinesi, buzdolabı gibi modern evin gereksinimleri olan eşyalar temin edilmiştir. Özellikle işgücü sıkıntısı çekilen meslek dallarında kurslar düzenlenmiştir. Alpullu ovasında şeker fabrikasının, köylüler için iş kaynağı olmaktan öte bir uygarlık elçisi olduğu fabrikadan enerji dairesi ustabaşılığından emekli olmuş Emrullah Beydeli Trakya şivesi ile şu şekilde ifadelendirmektedir.
‘’Fabrikaya girende 15’inde idim. Ama pehlivandım ha. Bilekler nah büle büle. Demediler sen çocuksun.
Aldılar hemen işe, yani ya inşaattan girdim ben bu ekmek kapusına. Ama mektebe gittim sonra. Fabrikanın mektebi vardı bilir misin? Yani bu fabrika bu Trakya düzünde yalnız iş değildir, ilimdir be yav ilim. Benim babam ilk pancar dikenlerdendir. Macar ürgetti bize. Tarla işte büle büle sulanacak, büle büle dikilecek. Numune tarlaları vardı fabrikanın. Gider seyrederdim nasıl yapıyorlar diye. Sonra köyde anlatırdım babama. Sonra o bana gene malumat siparişi verirdi. Sorardı. Tohum büle büle bölünüp de mi gömülecek toprağa, yoksa bütün bütün mü? Gider bakardım anlatırdım, babama’’ Yöre köylülerinde sanayi tarımına geçilmesi ile birlikte nakit para akışı ile yörede belirgin bir refah gözlenmiştir. Eski Trakya köylüsü yeni sanayi işçisi Emrullah Beydeli sözlerine şu şekilde devam etmektedir.
‘’Gazi demiş kalkınacak memleket. Kuruldu ya fabrika, mektepse mektep geldi, ziraatse ziraatın hasını ürgendik. Paraysa girdi köylünün cebine. Miskin otururduk kahvede sekiz ay. Olduk burada işçi. Değil öyle ırgat, rençber…sanayi işçisi olduk be yav. A be elektrik gördük biz Alpullu’nun şeker fabrikasında. Elektrik ne, ışıktır.
Işık ışık. Sen olsan çalışmazsın mısın ışık için?
Bak dinle, ne anlatacam sana. Fabrika yapardı daha deneme
çalışması. Akşam oldu, gördüm elektriki. Hafta sonu gittim köye, dedim babama, ‘Baba’ dedim. ‘Görmüşüm cenneti. Koca ova kesmiştir ışığa’ Sonra bir gün götürmüşüm anamı. Olmuş akşam vakti. Anam dönmeydi. Rum kızıymış. Sevmiş babamı, varmış ona. Olmuş Müslüman. Gördü anam elektriği. Şaşırdı zavallı, istavroz çıkardı.
Yani medeniyettir Alpullu Fabrikası. Mekteptir be mektep….’’
Tescil Süreci
Alpullu Şeker Fabrikası gerek tarihe tanıklık etmesi, gerek mimari olarak taşıdığı özellikler bağlamında özgün bir yapı ve “Endüstriyel Miras” tır. Köksal’a göre “Fransızca kökenli olan “endüstri” kelimesi Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre “sanayi” kelimesi ile eş anlamlı olup “ham maddeleri işlemek, enerji kaynaklarını yaratmak için kullanılan yöntemlerin ve araçların bütünü” olarak tanımlanmaktadır. “Endüstri mirası” ise, sanayi kültürünün tarihsel, teknolojik, sosyal, mimari ve bilimsel değere sahip kalıntılarını içerir. İmalathane ve fabrikalar, makineler, atölyeler, madenler ile işleme ve arıtma alanları, ambarlar ve depolar, enerji üretim ve iletim tesisleri, demiryolu, liman gibi ulaşım alanları, ayrıca sanayi alanlarındaki hizmet yapılarından oluşur” (Köksal. Aksoy vd). Bu tanımlamaya uygun olarak 12.09.1997 tarihinde T.C Kültür Bakanlığı Edirne Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 12.09.1997-4108 no’lu kararı ile fabrika alanı kentsel sit alanı, fabrika kompleksi-sanayi tesisi, Ergene Köşkü Atatürk Müzesi olarak koruma altına alınmasına ilişkin Kırklareli Valiliğinin başvurusu üzerine kurul “Erken Cumhuriyet döneminde yapılan Alpullu Şeker Fabrikası kompleksinin imar paftasında işaretlenen sınırları itibariyle doğal tarihi ve kentsel sit alanı olarak tescil edilmesine” karar vermiştir.
Karar raporuna göre “Kırklareli ili Babaeski ilçesi Alpullu Kasabası’nda İstanbul-Edirne ve Kırklareli-Babaeski demiryolu hatlarının kesiştiği Alpullu istasyonunun yanında bir kompleks olarak yer almaktadır. Fabrika 26.11.1926 tarihinde üretime başlamış, Türkiye’nin ilk şeker fabrikası olma özelliğine sahiptir.
Fabrika ile aynı dönemlerde inşa edilmiş olan sosyal tesisler (lojman, okul, hastane, sinema, lokanta, misafirhane vb) çeşitli ağaçların ve zengin bir yeşilliğin içerisinde, tam anlamıyla korunması gerekli bir kültür ve tabiat varlığı özelliği taşımaktadır. Kampüs içerisinde yer alan Ergene (Atatürk) köşkü ise tam anlamıyla bir Atatürk müzesi kapasitesine sahiptir. Bunlarla beraber mevcut tren istasyonu ve saray binasının da korunma altına alınması faydalı olacaktır”. Endüstriyel Mirasın Korunması ve Değerlendirilmesi Endüstri toplumlarının sosyo-ekonomik gelişimleri, ülkelerin sanayileşme tarihinin izinde anlaşılabilir.
Geniş bir perspektiften bakıldığında, endüstri alanları ve yapıları, üretimi gerçekleştiren mekanik donanımları ve içinde yer aldıkları strüktürlerle birlikte, bir ülkenin sosyo-ekonomik geçmişinin önemli göstergeleridir, işlevlerini çoğu zaman hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle kaybettikleri için, bu noktadan sonra temsiliyet niteliği kazanırlar. Bu nedenlerle sanayi bölgeleri, yapıları ve mekanik donanımları, endüstri anıtları olarak adlandırılır ve kamusal alanın olmazsa olmaz parçasına dönüşürler (Cengizkan, 2002). 1931 yılında Carta Del Restaaura’nın 4. maddesinde, ‘Yaşayan, yani ayakta duran anıtlara, yalnızca özgün işlevinden çok uzak olmayan ve binada gerekli uyarlamaların önemli hasara neden olmayacak şekilde yapılabileceği yeni kullanımlar verilmesi kabul edilebilir’.
Venedik Tüzüğü (Mayıs 1964)’nün Tanımlar kısmının 1. maddesinde “Tarihi anıt kavramı sadece bir mimari eseri içine almaz, bunun yanında belli bir uygarlığın, önemli bir gelişmenin, tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşmeyi de kapsar. Bu kavram yalnız büyük sanat eserlerini değil, ayrıca zamanla kültürel anlam kazanmış daha basit eserleri de kapsar’ Amaç bölümünün 3. maddesinde ‘Anıtların korunmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, bir tarihi belge olarak da korumaktır.’ 5. maddesinde ‘Anıtların korunması, her zaman onların herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir.
Bunun kullanma arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı, ya da bezemeleri değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde yeni işlevin gerektirdiği değişiklikler tasarlanabilir ve buna izin verilebilir”.
Amsterdam Bildirgesi (1975), b bendi “Mimarlık mirası yalnız üstün nitelikli tek yapıları ve çevrelerini değil, tarihsel ve kültürel özelliği olan tüm kentsel ve kırsal alanları içerir’. K bendi ‘Bugünün yeni yapıları yarının mirası olacağından, çağdaş mimarlığın yüksek kaliteli olması için her türlü çaba gösterilmelidir”.
Tarihi Alanların Korunması ve Çağdaş Rolleri Konusunda Tavsiyeler (Unesco, 30 Kasım 1976, Nairobi) Tanımlar kısmında a bendinde “Tarihi ve mimari (geleneksel de dahil) alanlar, arkeolojik, tarih öncesi ve tarihi, estetik veya sosyo-kültürel açıdan bütünlükleri ve değerleri kabul edilmiş yapı grupları, yapılar, arkeolojik ve paleontolojik sitlerde olmak üzere açık alanlar anlamını taşıyacaktır. Nitelikli çok farklı olan bu alanlar arasında özellikle aşağıdakileri belirlemek olanaklıdır; prehistorik sitler, tarihi kentler, eski kentsel mahalleler, köyler veya homojen anıtsal gruplar ki, bunların değiştirilmeden korunmuş olmaları kuralı vardır”. B bendinde ‘’Çevre, bu alanların algılanış biçimini statik veya dinamik olarak etkileyen veya bu alanlara mekânsal olarak veya sosyal, ekonomik ve kültürel bağlarla doğrudan bağlı olan veya insan eliyle oluşturulmuş yer anlamına gelir”. C bendinde “Koruma ‘ tarihi veya geleneksel alanlar ve çevrelerinin tanımlaması, onarımları, sağlamlaştırılmaları, bakımları ve yeniden canlandırılmaları anlamına gelir. Genel İlkeler 3. madde de Her tarihi alan ve çevresi, özel karakteri ve dengesi, onu oluşturan parçaların birbirleriyle kaynaşmasına bağlı olan ve yapılar, mekânsal organizasyon ve çevresi kadar insan faaliyetlerini de içeren bir bütün olarak görülmelidir. Bütün geçerli öğeleri, insan etkinlikleri de dâhil olmak üzere ne kadar yalın olurlarsa olsunlar, bütüne oranla göz ardı edilemeyecek olan bir anlam taşırlar”.
Tüm bu kurumsal oluşumları Alpullu üzerinde irdelediğimizde, yerleşkenin değerlerinin tanımlara uyduğunu söylemek mümkündür. Yurt dışında örneklerine sıkça rastladığımız endüstriyel mirasın korunması ve değerlendirilmesi kapsamında, ülkemizde de bu örneklere rastlamak mümkündür.
Sonuç
Alpullu Şeker Fabrikası Yerleşkesi, gerek üretim tesisleri gerekse sosyal alanları ile hem tarihe tanıklık etmiştir, hem de Erken Cumhuriyet dönemi mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. Fabrikanın sanayi kısmının ömrünü tamamlaması sonrasında da sahip olduğu nitelikleriyle gerek ekonomik boyutta, gerek ülke kültürü bağlamında önemli bir değer olduğu açıktır. Bu durum yerleşkenin tescillenmesiyle de onaylanmıştır. Bu bağlamda yerleşke, dönem özelliklerinin yaşamsal kodlarının gelecek kuşaklara yansıtılabilmesi açısından “belgesel değer” taşımaktadır. Yerleşke içinde bulunan yapıların sağlamlığını koruması göz önüne alındığında “kullanılabilirlik değeri” taşımaktadır.
Erken Cumhuriyet dönemi modernleşme araçlarından biri olan yerleşke, bir dönemin ve belirli bir coğrafyanın sosyo-kültürel yapısını etkilemiştir. Fabrika içinde bulunan hastane yalnızca fabrika çalışanlarına değil, bölge halkına da hizmet vermiştir. Bunun yanında spor tesisleri, lojmanlar, restoran, balo salonu, sinema vb alanlar bölge insanının sosyo-kültürel gelişiminde etkili olması sebebiyle “Sosyo-Kültürel” değer taşımaktadır.
Koruma altına alınan yerleşkenin, üretim ve sosyal tesislerin üretime devam edememesi durumunda, farklı alternatiflerle, orijinal kültürel kodları korunarak çağdaş değerlere uygun sosyal amaçlı olarak kullanılmalıdır.
Ali Mülayim1, Timur Kaprol2
"Sen olsan çalışmaz mısın IŞIK için?"
Alpullu’nun tarihteki adı Alpiya’dır. Büyük bir ihtimalle “ Işıltılı Su Yeri “ anlamına gelmektedir.1926 yılında Şeker fabrikası kurulduğunda kasabanın adı Şekerköy’dü. Ancak Alpullu sözcüğü köken itibariyle Hitit kaynaklı olduğu için, Atatürk’ün tarih ile bağlantılı olarak burada yapılmış olan Cumhuriyet’in ilk fabrikasını, böyle bir tarihi zemine oturtmak istediği düşünülebilir.
FACEBOOK YORUMLAR